Yeni ürün
Dikkat: Stoktaki son ürünler!
Stoka gireceği tarih:
Sizlere bu ay Beyoğlu’ndaki değişim ve dönüşümden bahsedeceğim. 45’lik olarak Beyoğlu’na geldiğimizde 90’lar ortasıydı. O zamanlar Beyoğlu’nda bazı bölgeler çok tercih edilmeyen, karanlık ve izbe bölgelerdi. Hava karardıktan sonra, Galatasaray Lisesi’nden Boğazkesen’e kimse inemiyordu. Keza Beyoğlu Tünel’in sağ tarafı da böyleydi. Beyoğlu’nun en yoğun ve popüler bölgeleri; Sıraselviler Caddesi, KüçükParmakkapı, BüyükParmakkapı , Mis ve İmam Adnan sokaklardı. Zamanla Asmalımescit ve Fransız Sokak’ta birçok güzel mekânın açılmasıyla Tünel ve Galatasaray bölgeleri de insanların yoğun olarak geldiği yerler oldu. Galatasaray‘dan Boğazkesen’e inen yol ışıklandırılarak müthiş bir eğlence merkezine dönüştürüldü.
90’lardaki hit mekanları; Sıraselviler’de Kemancı, Roxy, Yaga, Haydar… Yeşilçam Sokağı’nda Gitanes, Neva… Büyük ve Küçük Parmakkapı Sokak’ta Hayal kahvesi, Mojo, Line, Küçük Meis Büyük Meis ve Engin Yörükoğlu’nun Jazz Stop’u (Daha sonra Mask oldu). Daha aşağıda, Atlas Pasajı’nda Sefahathane… Balık Pazarı’nda Karavan Rock Bar, Cumhuriyet Meyhanesi, Degustasyon ve Galatasaray Lisesi’nin aşağısındaki 45’lik Bar idi. Hepsini sıralamaya kalksak,buraya sığmayacak daha birçok mekânın tercih edilme sebebi, eğlence kültürüne sahip olmalarıydı.
Beyoğlu tarihine bakarsak, Taksim ve ötesinin incir ağaçlarıyla kaplı bir orman, Sütlüce ve Kasımpaşa civarının ise süt veren hayvanlarla dolu bir çiftlik bölgesi olduğu yazılmaktadır. Birçok sefirliğin ve meyhanenin bulunduğu Beyoğlu, 1875’te açılan ve Karaköy’den İstiklal Caddesi’ne uzanan tünel hattı ile ayrı bir ün kazanmış. Bu dönemde Beyoğlu, nüfusunun yüzde 90’ına yakınının gayrimüslim olduğu, genellikle sefirlik çalışanları ve ticâret erbaplarının oturduğu bir yermiş. Fakat Osmanlı döneminde gayrimüslim nüfusun yoğunluğundan dolayı hak ettiği ilgiyi görememiş.
Şimdi bunu neden anlattım diye soracaksınız; ben Beyoğlu’nun bugüne kadar geçirdiği değişimleri anlamak için ta Osmanlı’dan günümüze, Beyoğlu’na bakış açısını vurgulama gereği duydum. 1950’li yıllara geldiğimizde 6-7 Eylül olayları sonrası, bölgedeki gayrimüslim nüfus büyük ölçüde yok olmuş, yerini Müslümanlara bırakmış. Ancak Kristal, Taksim, Belediye, Tepebaşı ve Cumhuriyet gibi gazinoları… Ses, Alkazar, Elhamra, İpek, Melek, Emek , Yeni Ar, Lüks ve Saray sinemaları ile İstanbul’un en önemli eğlence merkezi olmaya devam etmiştir. 1960’larda aldığı yoğun göç, eğlence ve kültür anlayışını düşüşe geçirse de, Beyoğlu her dönem eğlence ve kültür bölgesi olma özelliğini korumuş. Ama her dönemde iktidarlar tarafından dışlanmış ve kabul görmeyen bir bölge olmuştur.
2000’li yıllar başında kaldırım taşları yenileme çalışması bir türlü bitemeyince, çamur deryası içinde ve her yeri inşaat halinde olan bir Beyoğlu ile karşılaştık. Kapkaç olayları ve yankesiciliğin de çoğalmasıyla insanlar Beyoğlu’na gelmemeye, eğlence için Kadıköy ve Beşiktaş gibi farklı semtlere gitmeye başladı. 2008’de Çağan Irmak’ın yönettiği ‘Issız Adam’ filmiyle beraber Beyoğlu eski şaşaalı günlerine bir süre geri döndü. Sonrasında kapalı alanda sigara içme yasağı, masa ve sandalyelerin kaldırımlardan kalkması ve Gezi Parkı eylemleriyle birlikte Beyoğlu tekrar düşüşe geçti. Günümüze geldiğimizde, gençliğimizin geçtiği Sıraselviler ve Taksim Meydanı mültecilerin (özellikle Suriyeli) göçüyle artık yaşanmaz hale geldi. Taksim Meydanı ve civarında, küçük yaşta çocukların dilendirilip istismar edildiği başka bir sektör oluştu. Yavaş yavaş bu değişimi Bekâr, Mis, İmam Adnan, Küçük ve Büyük Parmak kapı sokaklarında da hissettik. Çözüm yerine, sorunların daha da derinleştiği bir Beyoğlu’yla karşı karşıyayız. Beyoğlu’nun eğlence ve kültür anlamında, birçok insanın hayatında önemli bir etkisi var. Bütün iktidarların, eğlence merkezi ve kültürel bir yer olmasından dolayı Beyoğlu’na mesafeli durduklarını biliyoruz. Son mülteci göçüyle de artık Beyoğlu dibe vurmuştur. Şimdi Beyoğlu’na sahip çıkmanın ve yeniden, rengârenk bir biçimde geri getirmenin zamanıdır.
Henüz kullanıcı değerlendirmesi yok.