Yeni ürün
Dikkat: Stoktaki son ürünler!
Stoka gireceği tarih:
Yazıya başlık bulamamak böyle bir şeydi işte. Neresinden tutsanız elinizde kalıyordu. Tabi elimde kalan kötü ve hatırlanmaması gereken anılar değil, hatırlandığında insanı güldüren ve içinde sevinç çığlıkları koparan anılardı. Lise zamanlarından başlayarak, dönemimize uzanan atari oyunlarından, bu oyunların hayatımıza kattıklarından ve aldıklarından bahsedeceğim bu yazımda.
Bıyıkları yeni terlemiş çocuklar olarak (günümüzün tabiriyle Ergenuslar) atari salonlarının vazgeçilmez müdavimleriydik. Fakat üzülmüyor da değildik; herkes haftalık harçlıklarını hiçbir şey yemeden, içmeden biriktirir, atari salonlarında harcardı. Ben ve kardeşim bu konuda şanslıydık. Dayımız, dayımızın oğlu ve bizim ailenin ortak olduğu bir atari salonumuz olduğu için rahatça oyun oynayabiliyor hatta arada arkadaşlarımıza da oynatabiliyorduk. Prestijimiz sağlamdı. Bizim nesil atari salonlarında büyüdü diyebiliriz. En fazla tercih edilen Street Fighter II, tüm zamanların en başarılı ve en çok oynanan oyunuydu. İki tane Street Fighter makinemiz olmasına rağmen ikisi de dolu olurdu hep. Bu makinelerde sıra beklemekten yorulan yaştaşlarımız, Samurai Shodown (İnanılmaz görsel efekleri olan bir oyundu, dört tuşla oynanırdı.) Pac-Man(Sadece dobişko dersem anlamış olursunuz.), Mortal Kombat, Final Fight (Haggar desem hatırlarsınız.), Fatal Fury’yi( Mai Shiranui) unutmamak gerekir, Blood Bros. (Herşeyi kırıp dökebiliyorduk. Bu oyunda hayatımız hep aksiyonluydu.), Art of Fighting (Zor olduğu için tercih ederdik.), Air Buster (Kolay bulunmazdı ama çok
da kaliteliydi), Mutant Fighter (Sürekli kolları kırardık) ve Tetris’i de unutmamak gerekir; say say bitmiyor. Sanki birini saymayınca ihanet edecekmişsin gibi geliyor. İşte bizim ergenliğimizin atari oyunları bunlardı.
Atari salonlarının jetonları ise Karaköy’deki genelevin sokağında satılırdı. Bir keresinde genelevin yerini sormaya utandığım için, Karaköy sokaklarında üç saat jetoncu bulmak umuduyla gezdiğimi ise hiç unutamam.
Bir de o dönemin dijital olmayan oyunlarından bahsetmek istiyorum. Mantar tabancası vardı. Ben silahı pek sevmediğimden mantar tabancam hiç olmadı. Ama misket, taso, sapan, solo test, halka geçirme, saklambaç, vazgeçilmezimiz mahalle futbolumuz, çelik çomak, yağ satarım bal satarım, yakar top, uzun eşek… Bu oyunlar da say say bitmez işte.
Biz özgürdük, sokaklarımız boş ve rahattı. Her yer oyun oynanabilecek kadar güvenliydi. Her tarafımız boş arsalarla doluydu ve inanmayacaksınız belki ama ağaçlık alanlar vardı. Piknik yapmak için saatlerce yol giderek, yeşil bir orman aramazdık, mahallemizde piknik yapabildiğimiz alanlar, su içebildiğimiz çeşmeler, ağaçların altında gölgelenebildiğimiz yerler vardı. Bu arada çok mutluyduk çünkü cep telefonu henüz icat edilmemiş ve birçok evde daha televizyon bile yoktu. Bilgisayarın ise adını bile duymamıştık. Bu da bizi masumlaştırıp arkadaşlarımızla vakit geçirmemizi sağlıyordu. Ama Betamax videoları, VHS film kasetlerini de unutmamak gerekir. Yazlık sinemalardan sonra ilk göz ağrımızdır. İlk filmlerimizi seyrettiğimiz dünyaya bakışımızı değiştiren kasetlerdir. Unutanlar için bir tarih olsun istedim. Bir yarısı seksenlerde kalanlara umut olsun.
Henüz kullanıcı değerlendirmesi yok.